Antik Mısır için en önemli şeylerin başında temel gıda olan buğdayın korunması geliyordu. Tüm yaşam buğday ekimine göre düzenlenmişti. Aslında Antik Mısır'ın diğer kültürlere kıyasla daha gelişmiş kültür olmasında da buğday ekimi önemli bir yer tutuyordu.
Gökyüzü hareketlerinin izlenmesinin, iklim değişikliklerinin kaydedilmesinin, Nil Nehri'nin hareketlerinin gözlenmesinin altında hep aynı kaygı yatıyordu: ekim ve hasat dönemlerinin sorunsuz atlatılması. İşte bu noktada fare düşmanı kedilerin Antik Mısır'a inanılmaz yardımları oldu. Din ve doğanın iç içe geçtiği Antik Mısır'da kediler kısa zamanda tanrı konumuna ulaştılar ve bu onlara büyük bir koruma ve saygı kazandırdı.
Antik Mısır'a bakıldığında, kedi başlı Bast ve aslan başlı Sekhmet olmak üzere kedi kökenli tanrıların Antik Mısır inancında önemli bir yer tuttuğu kolaylıkla görülür. Güneş'in eksik olmadığı, en büyük tanrı sayılan RA'nın Güneş'le özdeşleştiği ve firavunun RA'nın oğlu olarak görüldüğü Antik Mısır'da kedi tanrılar da Güneş'le ilişkilendirilmişlerdi. Bast Güneş Tanrısı RA'nın kızıydı. Sekhmet de aynı şekilde RA'nın kızı olarak kabul görürdü. Sekhmet'in aslan başı da basit bir tesadüf değildi. Hem kedigillerle olan ilişkisi hem de ana gezegeni Güneş olan Aslan Burcu ile ilintili idi. Aslında Bast ve Sekhmet birbirlerinin izdüşümü gibiydiler. Ama tarihi belgeler öncelikle Bast'tan söz etmekte.
Kediler, tanrı konumunu kazandıktan sonra kısa zamanda günlük yaşamın da bir parçası oldular. Birçok aile, özellikle de kız çocuklarına kedi çağırma nidası olan Mit, Mitut seslerini isim olarak koydu. Kadınlar makyajlarını yaparken, yüzlerini kedilere benzetmeye çalıştı. Evlerde kedi başı heykeller evi kötülüklerden koruyan dinsel motifler olarak saygı görüyordu. Öyle ki eğer bir aile kedisini kaybederse, büyük bir yasa giriyor ve yasta olduklarını anlatmak için bütün aile üyeleri kaşlarını kesiyorlardı. Ölü kedi ise kent tapınağına törenle gömülüyordu. Böylesine değerli bir varlıktan sonsuza dek ayrı kalmayı kabul edemeyen antik mısırlılar, ölü kedilerini de reenkarnasyon ( ruh gücü ) kültürüne dahil etmişlerdi. Kısa süre sonra ölü kedilerinin tekrar Dünya'ya geri döneceğine inanılıyordu.
Çok tanrılı dinleri olan antik mısırlıların kedi tanrı kültürü daha çok Nil Deltası'nda yaygındı. Nil Deltası boyunca kedi tanrılar için tapınaklar yapılmıştı. Kediler birçok tapınağın, birçok piramidin duvarlarına kutsal varlık olarak resmediliyordu. Bunların başında da Mafdet isimli bir yılanı pençesi ile öldüren bir kedi tanrı motifi gelmekteydi.
Gerçekten de kediler Antik Mısır'ı simgeleyen varlıklar olmuşlardı. Doğal olarak komşuları bu özel yaratığın varlığından ve antik mısırlıların bu bu varlığa verdikleri değerden haberdar oldular. Ama kediler Antik Mısır'ındı ve korunmaları. Kedilerin Antik Mısır'ın dışına çıkarılmaları yasaklandı. Ama işgüzar yunanlı tacirler kedileri çalarak Akdeniz Bölgesi'ne yayılmalarını sağladılar. Antik Mısır'ın diğer komşusu olan Persler de Mısır'ın kedilere verdiği önemi kendi çıkarı uğruna kullanmakta gecikmedi. Öyle ki Persler tarafından kuşatlan bir Mısır kenti teslim olmakta direnince, Persler kent duvarlarının üzerine canlı kediler fırlatmakla tehdit ettiler. Kedilere olan dinsel saygılarından dolayı kent halkı bu kutsal varlığın incitilmesindense teslim olmayı seçti.
Güneş, Antik Mısır'ın yaşam kaynağıydı. Güneş ise kedilerin etrafında örgülenmişti. Kediler, bereket ve bolluğun habercisiydiler. Bir kişi rüyasından kedi görürse, rahipler bu yıl büyük bir hasat elde edileceğine yorarlardı. Kedi Tanrıça Bast için hasat öncesinde törenler yapılır ve Bast'ın yaşadığına inanılan Bubastis kentine giden mısırlılar bu ziyaret ile hacı olduklarına inanırlardı. Bir elinde sistrum denen bir çalgı ve diğer elinde bir sepet dolusu yavru kedi tutan Bast'ın uğruna hacı adayları şarkılar söyler ve sistrum çalarlardı. Bubastis'e ulaşıldığında ise dinsel coşku büyük bir festivale dönüşür şarapla zenginleşen masalarda Bast'a olan saygı dile getirilirdi.
Kediler sevilmeliydi. Antik mısırlılar için bunun aksi bile düşünülemezdi. Onlar her şeyin en iyisine layıktı. Öyle ki, bronzdan kedi heykelciklerinin kulaklarına altın küpeler takılır, gözleri kristal taşla süslenirdi. Çünkü kedi tanrıçalar Güneş Tanrısı RA'nın gözleriydiler. RA onlar aracılığıyla iyiliği ve kötülüğü görürdü.
Antik Mısır'ın Roma İmparatorluğu ile gölgelenen gücü, Mısır Kültürü' nü de zamanla silikleştirdi ve unutturmaya yöneldi. Artık Roma her şeyin üzerindeydi. Aslında Mezopotamya'dan Antik Yunan'a, oradan da Roma'ya ihraç edilmiş dinsel motifler Antik Mısır tanrılarını da Nil'in derinliklerine doğru itti. Bronz kedi tanrıçalar yerlerini mermer tanrı insan heykellerine bıraktı. Kedilere olan saygı yıpranırken bir zamana damgasını vuran Bast ve Sekhmet, sadece ören yerlerinde duvar resimlerinde rastlanan motifler olarak kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder