Yaşantımızın en şaşırtıcı yönlerinden biri, zamanımızın üçte birini uykuda geçirmemizdir. Yeni doğan bebekler bu sürenin iki katını uykuda geçirirler. Tam bir gün-gece döngüsünü uykusuz geçirmek insanı zorlar. İnsanlarda sinir sisteminin sürekli olarak uyanık kalması aklık hastalıklarına yol açar. 10 gün uyanık tutulan sıçanlar ölür. Tüm memeliler uyur, sürüngenler ve kuşlar uyur, yunuslar gibi istemli soluk alanlarda beynin bir yarı küresi uyurken diğeri uyanık kalır. Uykunun ne işe yaradığı net değildir.
Uykunun evrenselliği zamanı tükettiği ve uyuyanı savunmasız bir durumda bıraktığı halde çok önemli görevi olduğunun kesin göstergesidir. Ancak uykunun işlevi konusunda ortaya atılan açıklamalarda bir görüş birliğinin sağlanmış olduğunu söylemek zor. Şimdilik bu konuda 3 popüler açıklama söz konusu. Birincisi uykunun onarıcı bir işlevi olduğunu ve vücudun enerjisini yenilediğini, tazelediğini ileri sürüyor. Ancak uyku sırasındaki yüksek sinirsel faaliyetin sürmesi, bunun dışında başka şeylerin daha olduğunu işaret ediyor. İkinci kurama göre uyku, beynin mücadele etme, sorun çözme ve diğer kritik eylemleri gerçek dünyadan uygulamadan önce, simülasyonlarını çalıştırmasını sağlıyor. Üçüncü kuram ise, en fazla kanıtı olan, uykunun öğrenme, anıları toplama ve gereksiz ayrıntılardan kurtulma yolunda kritik bir rol oynadığını ileri sürüyor. Başka bir deyişle beyin uykuda önemli şeyleri bir kenarda biriktirip, gereksizleri çöpe atıyor.
Son zamanlarda araştırmalar REM uykusu üzerinde odaklanıyor. Bilim adamlarına göre uykunun bu aşamasında anılar uzun vadeli belleğe dönüşüyor. Son günlerde üzerinde en fazla uzlaşılan kuram, uykuda yeniden "oynatılan" bilgilerin ilerde anımsandığı yönünde. Uyku, bu bakış açısına göre, çevrimdışı bir egzersiz, alıştırma evresidir. Birtakım deneylerde, zor bir görev üzerinde çalışan deneklerin, uykudan sonra başarı oranlarının yükseldiği görülmüş.
Uyku düzeni travma ve hastalık nedeniyle bozulan insanlar, uyku araştırmalarında çok önemli kaynak oluşturuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder